Gülhan Berkman

Durmak

Yaşam koşuşturması içerisinde, planlar, projeler yaparken, birden beklenmedik şeyler olur ve o anda John Lennon kulağıma : “Hayat; siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir” diye fısıldar. Bu ses, bana artık olayların kendi kontrolümün dışında olduğunu, bir süre durup sakinleşmem gerektiğini, beklerken de yalnızca olanı olduğu gibi seyredip bazı şeyleri fark etmeyi anlatıyordur.

Tıpkı denizin içerisindeyken, suyun bizim hareketlerimizle bulanıklaşması gibi bir durum vardır. Bilirsiniz içindeki balıkları ve dibi görebilmek istiyorsak hiç hareket etmeden, öylece bir süre durup beklemek ve suların durulmasını izlemek gerekir…

Küresel olarak, tam da bunu yaşıyoruz aslında, bir süredir duruyoruz ama, yüz yılda bir gerçekleşebilecek büyüklükte bir durma hali bu… Beklenmedik bir şekilde gelişen ve rutin günlük yaşamımıza son veren, kayıplar yaşamamıza sebep olan,  gerçek anlamda bir tehdit hissettiren bu nedenle de kaygı ve stres yaratan travmatik bir durma hali…

Çoğu kişi, hiç alışkın olmadığı şekilde evden işlerini yürütmeye, bir yandan çocukları ile ilgilenmeye, TV, internet eğitimlerini takip etmeye, evdeki temizlik ve hijyeni sağlamaya ya da kendine kişisel bir alan yaratıp kitap okumaya çalışarak olağan rutinini durdurmuş durumda. Belki de ailemizle hiç bu kadar uzun süre birlikte zaman geçirmemiştik ya da evimizin içinde böylesine tek başına hissetmedik. Sular durulacak biliyoruz ama bu dönemde sosyal izolasyonun getirdiği, yalnızlık, öfke, depresyon, kaygı ve daha pek çok duyguyu da ister istemez yaşıyoruz. Bu süreçte bazen birlikte olduğumuz kişiler ve en sevdiklerimizle, duygularımız o kadar iki uçta farklılıklar yaratıyor ki, bu da birbirimizi anlamakta zorluk çekmemize ve çatışmalar yaşamamıza neden oluyor. Aslında hepsi normal, yalnızca yaşadığımız küresel bu durum anormal.

Çin’den, çiftlerin karantina sonrası boşanma oranlarında ciddi bir artış olduğu yönünde haberler geldiğine göre; içinde bulunduğumuz bu dönemde, olumsuz anılar biriktirip ilişkilerimizi hırpalamadan “duyguları kontrol ederek, sakin olmayı başarabilmek” daha da önem kazanıyor.

Peki, bu nasıl mümkün olacak?

 Öncelikle önerim; yükselen ses, gerginlik gibi ipuçlarıyla, iletişiminizde iyiye gitmeyen bir hali fark ettiğiniz anda, bu durumu daha fazla tırmandırmadan, iletişim sürecinize bir mola vermeniz olacaktır. Böylece ilk etapta çatışma hali, giderek büyüyen bir kısır döngüden kurtulmuş olur. Mola derken, durumla ilgili farkındalığınızı iletişimde olduğunuz kişilere belirtip, nazikçe izin isteyerek, ortamdan bir süreliğine uzaklaşmaktan söz ediyorum; kapıları çarpmaktan değil. Böyle bir durumda bir süre yalnız kalmak durup düşünebilmek ve biraz olsun rahatlamak, herkese iyi gelecektir. Bu arada nefes, meditasyon gibi tekniklerden de yararlanırsanız tabii ki harika olur. Duygularınızın farkına varıp rahat hissettiğiniz bir zamanda, (en az yirmi dakika sonra) kaldığınız yerden çok daha farklı yaklaşımlar ve bakış açıları ile konuşmanıza devam edebilirsiniz.

Yaşadığımız duygularda “kötü” ya da “iyi” diye bir şey yok aslında; tüm duygular, her daim bizim neye ihtiyacımız olduğuna dair ipuçları verip bize rehberlik ediyorlar. Örneğin o çatışma anında “öfkelisiniz”, mola verip biraz dinginleştiğinizde kendinize sorun;

– Bu duygu bana ne söylüyor? Tam şu anda yaşadığım öfkem, aslında başka bir duygumu örtüyor olabilir mi? (Üzüntü, utanç vb … ) Böyle bir durumda, aslında tam şu anda neye ihtiyacım var? Durup olana olduğu gibi bakabilirsek, içimizde derinlere doğru bir yolculuğa da çıkabiliriz o zaman. Oralarda fark ettiklerimizden kaçmayıp yüzleşebilirsek, gerçek ihtiyaçlarımızı görmemiz de mümkün olur. Kim bilir? Belki de çok eskiden bugünlere kalmış olan ihtiyaçlardır bunlar “şefkat, güvenlik, değerlilik” gibi… Önce kendi ihtiyacımızı fark edersek, o zaman başkasından ne rica edeceğimizi de biliriz. Kendimizi anladığımızda ise “yargılama, savunma ve suçlama…” gibi ilişkilerimizi yıpratan alışkanlıklardan kurtulma fırsatını da yakalamış oluruz.

Bugün olduğu gibi, yaşamımızdaki ani gelişmeler, zorluklar bazen bizi durdur… Kontrol artık bizde değildir. İşte O zaman kendimize soralım; “ tam şu anda benim kontrolümde olan şey ne? “

 Benim yanıtım :

– Durmak!.. Olana olduğu gibi bakıp, bir şeyler öğrenebilmek için.

Sevgiyle kalın.